DE

Türkiye'de Sansür ve Otosansür

Ocak - Kasım 2019
censorship

Medya ve Sansür

Melike Polat

Medyanın özgürleştiği günleri görmek 2019 yılına da nasip olmadı demek yanlış bir önerme olmayacak sanırım. Bu yıl da çokça baskı, sansür, erişim engeli, yayın durdurma ve medya mensuplarına yönelik tutuklama haberleri okuduk, izledik. 2019’un son günlerinde Türkiye’deki tutuklu gazeteci sayısı 118. Kaç gazetecinin yargılandığına ilişkinse net bir veri yok.

2019 yılının ilk günlerinde Halk TV’de katıldıkları programda Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in konuşmalarında “cumhurbaşkanına hakaret” ve “halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etme” suçunu işlediklerinden bahisle gözaltına alınmaları kamuoyunun gündemini uzun süre meşgul etmişti. Akpınar ve Gezen’e yönelik açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bunun bedelini yargıda ödeyecekler” sözlerinin ardından evlerine giden polis ekipleri tarafından gözaltına alınmaları ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakılmaları yargının ifade özgürlüğünün önündeki en ciddi “caydırıcı güç” olduğunu açıkça ortaya koyan önemli olaylardandı.

Susma Platformu olarak tuttuğumuz kayıtlara göre; 2019 yılında en çok karşılaşılan sansür/otosansür ve baskı yöntemleri olarak şunlar tercih edildi:
Gazetecilerin gözaltına alınması, yargılanması; haberlere erişim engeli getirilmesi, yayın durdurma ve idari para cezası yaptırımları uygulanması; programların yayından kaldırılması, gazetecilerin işten çıkarılması; ‘sakıncalı’ görülen kişi ve haberlerin medyada görünmez kılınması, hükümet politikaları ile ters düşen haberler ile kamu kurumlarının yaptıkları açıklamaların gelen tepkiler üzerine otosansüre uğrayarak yayından kaldırılması; cinsellik/şiddet/ aile yapısına aykırılık (eşcinsel ilişki) gibi sebeplerle televizyon kanalları ile internet üzerinden hizmet veren medya sağlayıcılarının yayınlarının ilgili sahnelerinin sansürlenmesi.

2019’un ilk günlerinden beri onlarca gazetecinin evi, yaptıkları haberler nedeniyle polis tarafından basıldı, gözaltına alındılar ve bir kısmı da tutuklandı. Gazetecilere en çok yöneltilen suçlar terör örgütüne üye olmak, terör propagandası yapmak, cumhurbaşkanına hakaret, kamu görevlilerine hakaret ve kısaca “Türklüğü aşağılama” olarak bilinen suçlar oldu. Barış Pınarı Harekâtı aleyhinde paylaşımda bulunan, eleştirel haberler yapan birçok gazeteci evleri basılarak gözaltına alındı. İçişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre bu süreçte gözaltına alınan 186 kişiden 24’ü tutuklu. Yine opreasyon sürecinde bir açıklamayla Barış Pınarı Harekâtı aleyhindeki yayınların “susturulduğunu” duyuran RTÜK, “milli birlik ve beraberliğe katkı sağlayan” yayın kuruluşlarına da teşekkür etmişti.

2019’un son günlerinde Cumhuriyet Gazetesi Vakfı’nın yöneticilerinin ve muhabirlerinin yargılandığı dava ise Yargıtay’dan döndükten sonra ilk derece mahkemesi tarafından karara bağlandı. Onlarca yıllık hapis cezalarını Yargıtay’ın bozmasının akabinde yaklaşık üç yıllık tutukluluktan sonra tahliye edilen yönetici ve gazeteciler, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay’a direnmesi nedeniyle tekrar aynı cezalara mahkûm edildiler. Şimdi dosya kesin karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşınıyor.

Kamuoyunda Yeni Yargı Paketi olarak bilinen Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle beraber cezası istinaf mahkemesinde kesinleşen Emre İper Cumhuriyet gazetesi davasından en son tahliye edilen isim oldu.

Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte birçok suç için temyiz yolu açıldı ve temyiz incelemesi tamamlanana kadar infazın durdurulması için başvuru yolu açılmış oldu. Halihazırda cezaevinde tutuklu bulunan birçok Kürt gazeteci, infaz durdurma kararıyla birlikte tahliye edildiler.

"2019 yılına dair sansür- otosansür vakalarının dökümüne bakıldığında medya için parlak bir yıl olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Özellikle tutuklu yargılanan gazeteciler için tahliye yolu açan Yeni Yargı Paketi’nin, paketin yürürlüğe girmesinden sonra bile gazetecilerin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları gerçeği karşısında, yalnızca geçici bir çözüm getirildiğini söyleyebiliriz."

Melike Polat

2019’da da “sakıncalı” haber ve ifadelerin sahibi olan gazetecilerin cezalandırılmasıyla yetinilmedi; haberlere erişim engellendi, haber programlarına ve TV kanallarına yayın durdurma cezaları ile idari para cezaları verildi. Erişime engelleme kararlarının büyük çoğunluğu AKP ve hükümetinin eleştirildiği haberler hakkındaydı. Erişim engelini talep eden ise bizzat bakanlıklar, bakanlar, cumhurbaşkanı ve diğer AKP’li siyasetçiler oldu. Bu noktada Susma Platformu’nun “Medipol Üniversitesi’ne arazi tahsisi haberlerine erişim engeli” başlıklı haberine de Sağlık Bakanlığı ve Medipol Üniversitesi’nin talebiyle erişim engeli getirildiğini belirtmemiz gerekiyor. Erişim engeli kararına karşı Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız bireysel başvuru görüşülmek için sırada bekliyor.

Halk TV, Fox TV, Show TV, Fox Life gibi kurumlar ise yayınları durdurulan ve idari para cezalarına mahkûm edilen televizyonlar arasında yer aldı.

TV5, Erkam Radyo, RS FM gibi kuruluşlar “cezalarını” beklemeden otosansür uygulayanlar arasında yer aldı. “Sakıncalı” programları yayından kaldırıp, “sakıncalı” gazetecilerin ise işlerine son vermeyi tercih eden bu kurumlar, sansürün başka bir boyutunun da kişileri ve kurumları otosansür uygulamaya mecbur bırakmak olduğuna en iyi örneği teşkil ettiler. Medya kuruluşlarının sahipleri/medya patronları bu otosansürü, sahibi oldukları kuruluşların kapanmaması için gazetecileri işten çıkarmayı tercih etmek şeklinde uyguladılar.

2019’da sansür ve otosansürün zirveye çıktığı günlerin İstanbul yerel seçimlerinin yapıldığı dönem olduğunu söylemek mümkün. Birkaç örnekle seçim döneminin sansür karnesine bakacak olursak; yaklaşık 20 yıldır Yeni Şafak’ta köşe yazan Özlem Albayrak’ın, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasına ilişkin kaleme aldığı ve ” sosyal medya paylaşımlarının yargının konusu olmasının su kaldırır bir mevzu olduğunu” vurguladığı son yazısı gazete yönetimi tarafından yayımlanmadı. Albayrak yazının sansürlenmesi üzerine gazeteden istifa ettiğini duyurdu; Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grubu Başkanvekili Tevfik Göksu’nun, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu üzerinden Trabzonlularla ilgili yaptığı açıklamaya dair haberlere Göksu’nun talebiyle erişim engeli getirildi; CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan’ın konuğu olan Ekrem İmamoğlu, İBB’deki israf ve yolsuzluklarla ilgili açıklamalarda bulunurken programda reklam arasına gidildi, ardından da program Hakan tarafından ilan edildiği saatten önce sonlandırıldı; Beşiktaş-Medipol Başakşehir maçını canlı yayınlayan beIN Sports, taraftarların İmamoğlu lehine slogan attığı bölümü sansürledi, Ekrem İmamoğlu’nun yer aldığı Mazbata Online adlı anime oyun, TBMM’nin internet ağında erişime engellendi.

2019 yılına dair sansür- otosansür vakalarının dökümüne bakıldığında medya için parlak bir yıl olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyoruz. Özellikle tutuklu yargılanan gazeteciler için tahliye yolu açan Yeni Yargı Paketi’nin, paketin yürürlüğe girmesinden sonra bile gazetecilerin gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları gerçeği karşısında, yalnızca geçici bir çözüm getirildiğini söyleyebiliriz. Terör örgütü propagandasının düzenlendiği Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddesine eklenen “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” cümlesinin tüm gazeteciler için uygulandığı, gazeteciliğin “suç” olmaktan çıktığı günleri görmek umuduyla…