DE

At Gözlüklerimizi Çıkarmamıza ve Yeni Bir Dünya Kurmamıza İzin Verin

At Gözlüklerimizi Çıkarmamıza ve Yeni Bir Dünya Kurmamıza İzin Verin

Son birkaç aydır koronovirüs şiddetleniyor, sınırlarımızda kargaşaya neden oluyor ve dünya düzeninin istikrarını bozuyor. Bu gibi sezilemez nitelikte bir tehdit karşısında acizlik ve aşağılık hissiyle kalakalıyoruz. Her gün virüs vatandaşlarımızın sağlığıyla kalmayıp aynı zamanda ekonomimizin kalbini sarsıyor ve bizleri acil kararlar almaya zorluyor ve böyle yaparak demokrasi temellerimizi yıkıma uğratıyor.

2008 ekonomik krizinin etkisi tarihi niteliktedir; Covid-19 ise çok daha tarihi niteliktedir zira sistemimizin özü olan, bugün yıkım tehlikesinde olan ekonomik ve yönetim modellerinin merkezi olduğunu aniden hatırladığımız insanlığı hedef almaktadır.

Neredeyse üç milyar insanı eş zamanlı hapse koyan bu gibi sıkı bir önlem daha önce düzinelerce ülke şöyle dursun hiçbir ülke tarafından alınmadı. Terörizm, göçmenlik krizi, iklim değişikliği, ekonomik krizler – bu zorlukların hiçbiri devletler tarafından gösterilen bu gibi olağanüstü, bireysel ve köklü tepkileri doğurmadı.

Her ülke kendisini yapabildiği kadar ve elinin altındaki olanaklarla savunuyor. Fakat bizler, "Kendisi için Her biri ve Herkes için Tanrı" tavrıyla yetinebilir miyiz?

Her gün pandemi daha çok ölüme ve daha çok onaylanan vakaya neden oluyor. Her gün pandemi ilerliyor ve ayrım gözetmeksizin yeni ülkelere nüfuz ediyor. Bu durum büyük ölçüde bizim sorumluluğumuzda zira yakın zaman önce kendimizi içinde bulduğumuz durumu değerlendirme konusunda hepimiz geç kaldık ve hala bu pandeminin sağlığımız, sosyal ve ekonomik refahımızı nasıl etkileyeceğine dair bilgimiz eksik. Etkisi altına alan genel hissiyat bilinmeyene karşı yürütülen bir savaş olduğu hissiyatıdır.

En güçlü milletlerin virüsü zapt etme konusundaki yetersizliğiyle yüzleşmek suretiyle yoğun bir korku hissi gelişti ve dünyadaki hiçbir ülkenin bu tarz bir krizin üstesinden gelmeye ne şu anda ne de daha önceden hazır olmadığına dair ortak bir kanı oluştu.

Hal böyleyken dünya, aldığımız bazı dersleri unutmuş gibi görünsek de kendisinden ders aldığımız birçok salgın hastalıkla tanınıyor. Dünya görüşümüz varlık eşittir refah – güç ve dirençlilik arasındaki karışıklık inancına dayalı olarak şekillendi.

Birçok pandemi dünyayı kasıp kavurdu fakat bunlar ya insanlığın kırılgan refah ve güç ile üstesinden geldiğine inandığı eski ve tarihin bir kısmının parçasını oluşturuyordu ya da onlarca yıllık ekonomik ve sosyal gelişime karşın az gelişmiş olarak nitelendirilen ülkelerde hala şiddetle devam ediyordu ve bizi ilgilendirmediği için görmezden gelmek istediğimiz tarihin bir kısmının parçasını oluşturuyordu.

İnsanlık, haliyle küreselleşmeden çok önce neredeyse bütün kıtaları etkileyen tarihi sağlık krizlerinden yararlanmadı.

Büyük güçler, gösterdikleri gelişimin ve sahip oldukları bilgilerin yeni mikrobiyolojik veya viral hastalığın savunmalarına karşı direnç gösteremeyeceğine ve sınırlarını geçemeyeceğine dair kapıldıkları yanlış görüş nedeniyle küresel güney ülkelerinde hala yaygın olan yakın zamanlı sağlık krizlerinden yararlanmadı ki ekonomiler karmaşa nedeniyle dirençli ve dolayısıyla tersine karmaşık değil kırılgandı.

Covid-19 – tıpkı kendisinden önce bu üzücü önceliği almış olabilecek domuz ve kuş gribi gibi- pandeminin kökeninin her zaman az gelişmişlikle ilişkili olmadığını, bulaşma sınırlarının çok gelişmiş ülke kapılarında sonlanmadığını, yanıtların herkes için kolay olmadığını gösterdi. 

Bugün Covid-19’la ilgili olan şey insanlığımızı ve doğayla olan ilişkimizi göz ardı etmememiz için bize meydan okumalıdır. Yeryüzünü ve doğanın düzenini değiştiriyoruz; dolayısıyla doğan bize karşı direniyorsa buna şaşırmamalıyız.

Hakima el Haite, Joël Ruet

Bizler de dahil olmak üzere çoğumuz Covid-19 öncesi ve sonrası dünyanın bundan böyle aynı kalamayacağı kanısındayız. Fakat bu dünya canlandığı esnada her ne yapacaksak o dünya olacaktır; atılacak her taş kurduğumuz yeni sistemde dahil edilmelidir.

"Kriz" kelimesi Yunanca karar vermek anlamına gelen "krisis" kelimesinden gelmektedir.

Daha iyi bir dünyanın temellerini atmak için çalışacak mıyız? Veya finansal, iklimsel, ekosistem ve ahlaki tepki kapasitelerimiz bitap düştüğü için bu fırsatı yeniden kaçıracak mıyız?

Pandemi sonrası dünyanın geleceğine ilişkin birçok senaryo mümkün: Peki biz ne istiyoruz?

Araştırma konusunda en gelişmiş milletlerin en az gelişmişin sıkıntısından faydalanmaya çalışacağı ve bu sağlık krizinin ekonomik veya jeostratejik bir fırsata dönüştüreceği yerde sinik kapitalizmin gücünde bir yükseliş mi?

Çok taraflılığa ve uluslararası işbirliğine dayalı dayanışma ve küresel konsensüs temellerini anlaşılmaz hale getirerek milliyetçilik ve himayecilikte bir yükseliş mi?

Kontrol edebilmeleri için sürekli mekanizmaları kurarak, dolayısıyla insan haklarına ve demokrasiye saygının en temel ilkelerini tehdit ederek hak ve özgürlüklere ilişkin geçici kısıtlamalardan faydalanacak otoriter rejimlerde bir yükseliş mi?

Veyahut, son olarak, toplumlarımız arasında barışın ve güvenliğin sürdürülebilmesine yönelik beklentileri görüşmeye başlayarak bir umut dünyası kurmak mı istiyoruz? Buna ulaşmak için şu andan itibaren bu yenidünya düzeni temellerini kurmaya başlamalıyız.

Bunu yapmanın yolları ise şunlardır:

Bu dünyadaki en güçlü milletin sağlık güvenliğinin en zayıf milletin sağlık güvenliğine bağlı olduğu inancına dayanarak uluslararası işbirliğini güçlendirmek.

En gelişmiş milletlerin refahının genellikle ana kaynaklara ilişkin yapılmış çok sayıda yatırımın sahibi olan en az gelişmiş milletlerinkine koşullu olduğu açıktır. Bizler, sürdürülebilir gelişime doğru çalışmayı taahhüt etmeliyiz.

Milletlerin krizleri önlemek adına amaçlarla, prosedürlerle ve sağlık güvenliği araçlarıyla birlikte, yerinde hırslı, sürekli ve müşterek tedavi planlarıyla birlikte ortak bir yönetim temelini devreye soktuğu bir dünyaya doğru çalışmalıyız.

İnsanların doğal ekosistemleri korumanın kendilerinin hayatta kalmaları için zaruri olduğunu nihayet anladıkları bir dünyaya ihtiyacımız var. Canlı türlerinin %80’inin neslinin tükenmekte olduğu bir çağda yeni pandemilerin yayılması konusunda hala nasıl şaşırıyor olabiliriz? İklim değişikliği kriziyle birlikte insanoğlunun yeni ekosistemler, yeni hastalıklar, yeni virüsler yarattığını hala anlamamış olması nasıl mümkün olabilir?

Bugün Covid-19’la ilgili olan şey insanlığımızı ve doğayla olan ilişkimizi göz ardı etmememiz için bize meydan okumalıdır. Yeryüzünü ve doğanın düzenini değiştiriyoruz; dolayısıyla doğan bize karşı direniyorsa buna şaşırmamalıyız.

Kesin olan şey sağlık sistemlerine ve küresel kapasite havuzuna ve sağlık dayanışmasına ilişkin somut bir tartışma getireceği; iyileşmenin insanlar dahil iklim, doğa ve gezegen için yapılacak yatırımla ve sürdürülebilir olmadığını bildiğimiz ve kırılganlıklarını daha yeni gösteren tedarik döngülerinde kısa süreli tüketimle olmaksızın yürütülmek zorunda olacağıdır.

Kesin olan şey bu sefer yapılacak olan müzakere somut ve demokratik olması, acil durum önlemlerine ait maliyeti karşılamak için adil ve kalıcı bir ekonomi stratejisi olması ve daha derin biçimde bu önlemleri bir "fiyat" olarak değil de insan merkezli bir topluluğa doğru ilk yatırım olarak görmemiz gerektiğidir. İnsanlık hali hazırda bütün araçlara ve çözümlere sahiptir ve iyi niyet ile doludur. Bu dünya zaten erişilebilirdir.

Bizler acil durumlara karşı teslim olurken doğa ve ekosistemleri konuyu öyle ya da böyle çözüme kavuşturmak için sonraki kasırgalara, dondurucu soğuklara, yangınlara ve sellere, sonraki virüslere çoktan hazırlık yapıyor.

Bizler, at gözlüklerimizi kaldırmak için bugün, hep beraber bu seçeneğe sahibiz.