Şimdi Çıkış Stratejilerini Görüşmenin Tam Zamanı

Bugünlerde toplumlarımızı ve ekonomilerimizi sekteye uğratan çoğu kısıtlama gerekli değildir. Sokağa çıkma yasağının, bildirim yükümlülüğünün, giriş ve çıkış yasaklarının yanı sıra en yaygın kısıtlamalar arasında adını sayabileceğimiz çalışma, ibadet etme, spor yapma ve diğer insanlarla buluşma yasaklarından oluşan bir dizi yeni kurala tabiyiz. Virüs ve bu virüse karşı alınan önlemler bizleri rehin aldı. Anayasamızın kabulünden bu yana temel haklarımıza bu denli yoğun bir müdahale daha önce hiç olmadı.

Açıklık getirmek gerekirse Birleşik Devletlerin zorlu müdahalesi enfeksiyon riskini sınırlandırmayı, sağlık sisteminin çökmekten korumayı ve böylelikle birçok hayat kurtarmayı hedefler. Mart’ın ortalarında enfeksiyon sayısının patladığı göz önüne alınacak olursa katı, radikal müdahalelerin acil durum önlemlerini haklı çıkardığı görüldü. Bununla birlikte yürütme organının temel hakları ve demokratik kontrolü kriz zamanlarında da olmak üzere her daim uygulanır.

Dolayısıyla bizlerin - tehlikelerin henüz ortadan kalkmamış olmasına rağmen - mevcut verilerin olağanüstü acil durumların sonuna gelindiğinin gittikçe belirgin hale gelmesi nedeniyle halka açık olarak alınan önlemleri görüşmemiz gerekiyor. En erken 20 Nisan’da mevcut kısıtlamaların kısmen azaltılmasını ümit edebiliyoruz.

Bu yeni kurallar neye benzemeli? Anayasamız nasıl devam etmemiz gerektiğini öngörmeli: Temel haklara yapılacak herhangi bir müdahale orantılı olmalı; gerekli ve aynı zamanda uygun olmalıdır. Bu kriterler bizlere kılavuzluk etmelidir. Bu ise mevcut geniş kapsamlı yasakların virüsün sınırlandırılmasını sağlamak amacıyla birçok alanda uygun olabileceği fakat bazı durumlarda ne lüzumlu ne de gerekli olmadığı anlamına gelir.

Buradaki farkı görmeliyiz. Hadi buna iyi bir örnekle spor faaliyetleri üzerinden bakalım: golfu ve tenisi yasaklamak tamamen orantısızdır; her iki spor müsabakası da sadece birkaç ek önlem alınarak oyuncuları enfeksiyon riski olmaksızın gerçekleştirilebilir.  Bu gibi oyunlarda oyuncular birbirlerinden ayrı olarak ayakta dururlar. Aynı şey balık tutma ve atletizm gibi popüler sporlar için de geçerlidir. Oyuncuların fiziksel temasının kaçınılmaz olduğu futbol, hentbol ve basketbol gibi sporlarda ise bu başka bir konudur.

Bizlerin aynı zamanda aktif iş hayatına dönmesi gerekiyor. Temel kural olarak bütün mağazaların yeniden açılmasına izin verilmelidir. Bu yalnızca koruyucu maske takan sınırlı sayıdaki müşterinin mağazalara girebilir olması koşuluyla gerçekleştirilmelidir. Masalar arasında gerekli mesafe garanti altına alındığı ve yalnızca sınırlı sayıdaki konukların içeri alınmasına izin verildiği sürece lokantalar, restoranlar ve hepsinden önemlisi bira bahçelerinin yeniden açılması gerekir. Sözün kısası kriz öncesi zamanla mukayese edildiğinde iş hacminin önemli derecede azaltılması gerekir.

Ve son olarak, şirketlerin faaliyetleri de normale dönmelidir. Bunu önemli riskler olmaksızın birçok alanda sağlamak mümkündür: Taşınabilir bölme duvarlar bölmesiz ofisleri çalışanların (koruyucu maske takanlar) bilgisayar ekranları arkasında çalıştıkları daha küçük birimlere ayırabilir. Evden çalışmanın uygun olduğu yerlerde bu opsiyonun uygulanmasına devam edilmelidir. Makul çözümler sunmanın ve bunları kamu sağlığından ve hükümetten sorumlu yetkili makamlarla görüşmenin kararı iş derneklerine ve işçi sendikalarına bağlıdır.

Bu aynı zamanda eğitim alanı için geçerlidir. Bu kritik alanda farklı çözümlere ihtiyaç vardır – çocuk bakım merkezleriyle bunun nasıl ele alınacağından başlayan ve bunun okullarda ve üniversitelerde nasıl devam ettirileceğiyle biten. Muhtemelen yalnızca üniversiteler esas olarak dijital platformlara dayalı öğretimlerini gerçekleştirme pozisyonunda olacaktır. Çocuk bakım merkezleri ve okulları herhangi bir "normal" çalışma moduna geri dönmeden önce programlara ve yer tahsisine ilişkin çok daha fazla esnekliğe gerek duyacaktır.

Elbette ki "akıllı güvenlik" açısından bu gibi akıllı bir başlangıç ancak gerekli sağlık altyapısı mevcut olursa işe yarayabilir. Bu koruyucu maskeler ve giysiler haricinde mümkün olan en hızlı sürede yeni enfeksiyon "etkin noktalarını" tespit etmemize ve gerekli testleri kısa bir süre içerisinde yapmamıza olanak sağlayan test kitlerinin mobil kapasitesini kapsar. Gerekli olması halinde, uygun karantina önlemleri zaruri olacaktır. Her halükarda maksimum test kapasitesi hazır olmalıdır.

Sonuç: Sınırlı enfeksiyon riskleriyle birlikte sosyal ve ekonomik hayatı yeniden başlatmak için birçok şey olanaklıdır. Risk değerlendirmesi konusunda ise duraklamanın yaratacağı ekonomik ve sosyal riskleri unutmamalıyız. Karantinadaki insanlar izolasyondan muzdarip olup bazıları ise depresif ve agresif olmaktadır. Sosyal mahrumiyet hissi doğa sporları faaliyetlerine katılmaktan veya güneş parıldarken bira bahçesine gitmekten alıkonacağımız ilkbahar ve yaz mevsimler havanın daha da güzelleştiği zamanlarda daha da artar.

Otoriter bir devlette yaşamıyoruz

Anladığımız üzere, Çin’de totaliter bir şekilde meydana gelmesine karşın "Akıllı Güvenlik"in denetim devletiyle benzer hiçbir yanı yoktur. Almanya’daki gibi hareket profilleri ve yer bağlantıları kurmak amacıyla vatandaşların kişisel verilerinin zorunlu olarak toplanması ve kullanılması anayasaya aykırı olacaktır. Bu aynı zamanda irtibat kişilerinin kimliklerini tespit etmek suretiyle de haklı çıkarılamaz.

Geçtiğimiz günlerde edinilen deneyimlere müteakiben bu gibi önlemlerin alınmasına gerek yoktur: insanlar virüsün arz ettiği tehlikenin fazlasıyla farkındalar. İnsanlar davranışlarını düzeltti. Devlet, insanlara özgür vatandaşlar olarak olgunluklarını kanıtlama şansı vermelidir. Elbette ki bu bir çeşit denetimli serbestliktir. Krizin yeniden alevlenmesi halinde olağanüstü hale geçici olarak geri dönüş kitaplarda yerini alacaktır. Fakat şu anda durum bu şekilde görünmüyor.

Buna göre bizler, Federal Hükümeti acil bir öncelik olarak yasakları sonlandırdığına dair beyanda bulunmaya davet etmeliyiz. Bizler, otoriter bir devlette yaşamıyoruz. Şimdi çıkış stratejilerini görüşmenin tam zamanı.

Bu makale ilk olarak Almanca dilinde "Die Welt" te, 08 Nisan’da görüldü ve bu makaleye buradan ulaşılabilir.